
4. TÜRKLERİN İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI
Bir ülkenin, bir toplumun maddi ve manevi varlıklarının, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümüne medeniyet denir. Dünya üzerinde tarih boyunca çok çeşitli medeniyetler ortaya çıkmış ve hüküm sürmüştür. Bunlardan biri de İslam medeniyetidir. Bütün medeniyetlerde az veya çok, diğer medeniyetlerin etkisi ve izi görülür. Esas itibarıyla özgün bir medeniyet olan İslam medeniyeti de Çin, Bizans, İran ve Hint medeniyetinden belli ölçüde etkilenmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında temelleri atılan İslam medeniyeti, yüzlerce yıllık bir süreçte, çok farklı milletlerin ve toplumların da katkısıyla şekillenmiştir. İslam medeniyeti Araplara, Türklere, İranlılara ya da başka bir millete mal edilemez. Aksine bu medeniyet, İslam dinini benimsemiş olan farklı milletlerin ortak ürünü sayılır. Her millet ve toplum, çeşitli alanlarda İslam medeniyetine katkı sağlamıştır.
İslam medeniyeti, Kur’an ve sünnet temeline dayanır. Çünkü medeniyetimize şekil veren en temel unsurlar, aynı zamanda dinimizin temel kaynakları da olan Kur’an-ı Kerim ve sünnettir. Bu yönüyle İslam medeniyeti, kökü vahye dayanan, dinî ilkelerle şekillenen orijinal bir medeniyettir. Bununla birlikte hiçbir medeniyet, başka medeniyetlerden tamamen bağımsız olarak düşünülemez.
Türkler, İslamiyeti kabul ettikleri ilk dönemlerden itibaren edebiyat alanında birçok büyük yazar, şair ve düşünür yetiştirmişlerdir. Bu yazar ve düşünürler de önemli eserler kaleme almışlardır. Yusuf Has Hâcip’in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugati’t-Türk, Edip Ahmet Yüknekî’nin Atabetü’l-Hakâyık adlı eserleri Türk-İslam edebiyatının ilk önemli örnekleri arasında sayılabilir. Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlânâ gibi şair, düşünür ve mutasavvıflar da görüşleriyle, eserleriyle İslam kültür ve medeniyetinin zenginleşmesine büyük katkı sağlamışlardır.
Aziz milletimiz, İslam sanat dalları arasında önemli yer tutan hüsn-ü hat, tezhip ve minyatür alanında da önemli üstatlar yetiştirmişlerdir. Arap harfleriyle güzel yazı yazma sanatı olan hüsn-ü hat alanındaki üstatlara örnek olarak Şeyh Hamdullah (öl. 1520), Ahmed Şemseddin Karahisarî (öl. 1556), Hafız Osman (öl. 1698), İsmail Zühtü (öl. 1806) ve kardeşi Mustafa Rakım (öl. 1826) verilebilir.
Tezhip; yazma kitap, levha ve cilt kapaklarının bezenmesinde ezilmiş varak, altın ve çeşitli renklerin kullanılmasıyla uygulanan süsleme sanatıdır. Türkler bu alanda da Şah Kulu (öl. 1556) ve Kara Mehmet Çelebi (öl. 16. yüzyıl) gibi önemli üstatlar yetiştirmişlerdir.
Kitreli su üzerine serpilen boyalarla bezenmiş kâğıt ve bunu hazırlama sanatı olan ebru da milletimizin önem verdiği ve büyük sanatçılar yetiştirdiği sanat dallarından biridir. Mehmet Efendi (öl. 1773), Şeyh Sadık Efendi (öl. 1846) ve Necmettin Okyay (öl. 1976) bu alanda öne çıkmış sanatçılarımızdandır.
Genellikle el yazması kitaplarda kullanılan, küçük boyutlu renkli resim anlamına gelen minyatür alanında da Türkler önemli üstatlar yetiştirmişlerdir. Nakkaş Osman (öl. 16. yüzyıl sonu), Levnî (öl. 1732) ve Nigârî (öl. 1886) en önemli minyatür ustalarımız arasında sayılabilir.
Milletimiz, musiki alanında da önemli bestekârlar yetiştirmiştir. Itrî (öl. 1711), Dede Efendi (öl. 1846), Hacı Arif Bey (öl. 1885) bu alanda akla gelen önemli örnekler arasında sayılabilir.
Milletimizin İslam kültür ve medeniyetine en fazla katkı sağladığı alanlardan biri de mimaridir. Türkler, İslam dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden itibaren mimari alanında önemli çalışmalar yapmışlar, İslam mimarisine önemli yenilikler getirmişlerdir. Milleti-
miz, hâkimiyet kurduğu topraklarda; Anadolu’dan Balkanlara, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar pek çok bölgede sağlam, estetik değeri yüksek yapılar inşa etmiştir. Karahanlılarla başlayan, Selçuklularla gelişen ve Osmanlılar zamanında zirveye ulaşıp altın çağını yaşayan Türk-İslam mimarisine ait pek çok eser günümüze ulaşmıştır.
Konya’da Alaaddin Camisi, Karatay Medresesi, Sırçalı Medrese ve İnce Minareli Medrese; Sivas’ta Gök Medrese ve İzzeddin Keykavus Dârüşşifası; Erzurum’da Hatuniye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese; Bursa’da Ulu Cami ile Yeşil Cami; İstanbul’da Şehzadebaşı, Süleymaniye, Fatih ve Sultan Ahmet camileri; Edirne’de Selimiye Camisi bu eserlere verilebilecek çok sayıda örnekten sadece birkaçıdır. Mimari alanında milletimiz arasından çok değerli sanatçılar, büyük ustalar yetişmiştir. Eserleri günümüzde bile dimdik ayakta kalan, hâlâ ihtişamını koruyan,binlerce insan tarafından ziyaret edilen ve hayranlıkla izlenen, büyük usta Mimar Sinan ile Sultan Ahmet Camisi’nin mimarı Sedefkâr Mehmet Ağa’yı bu alanda örnek olarak verebiliriz.

Levnî’nin, mehter alayını gösteren bir minyatürü (Vehbî’nin surnâme adlı eserinden

